Bir yıllık schengen vizesini alınca ister istemez bulduğum ilk fırsatta Avrupa Birliği ülkelerine gitmeye çalışıyorum. Ramazan bayramı ne yazık ki bu yıl hafta sonuna denk geldi ve biz de Yunan adalarına gitmeye karar verdik. Araba ile gidebilmenin rahatlığından olsa gerek Thassos adası son dönemde oldukça popüler oldu, fakat biz zor yolu seçip Ulusoy’un 21.15 otobüsüyle İskeçe’ye (Xanthi) geçtik. Vardığımızda sabahın beşiydi ve etrafta hemen beliriveren taksiler dışında hiç bir araç görünürde yoktu. Aynı otobüsle gelen başka bir çiftle taksiye atlayıp 50 € ya yaklaşık 50 km uzaklıktaki Keramoti’ye geçtik.
Thassos’a geçmenin aslında iki yolu var: İlki bir çok yazıda tavsiye edildiği üzere önce otobüs ile Kavala’ya gitmek buradan feribota binmek, bunun avantajı tekrar indi bindi yapmadan feribota binebiliyor olmak. Dezavatajı ise daha fazla yol katediyor olmak hem kara hem de feribotla. Bir de feribotların sıklığı Keramoti’ye göre daha az. Gitmişken Kavala’yı da göreyim demek isteyenler tercih edebilir.
Otobüsle gece yolculuğuna gelince oldukça yorucu, çünkü hem Türkiye’ye hem de Yunan sınırında oldukça sıkıcı bir bekleme süreci var. Otobüsten indirildiğiniz için de bu süreci uyuyarak geçiremiyorsunuz. Bu bekleme süresi yoğunluğa ve kontrol memurlarının insafına göre varacağınız noktaya zamanında gitmenizi tabi ki etkiliyor.
Keramoti’den kalkan feribotların saati günün tek veya çift olmasına göre değişiyor. Buradan hem Kavala hem de Keramoti için bilgi alabilirsiniz. Limanın etrafında iri ufaklı kafe – pastaneler var, feribot saatini beklerken kahvaltı yapmak için çok ideal. İki kişi iki frappe ve böreğe 6 € ödüyoruz. Adaya geçiş ise kişi başı 3,5 €.
Thassos adası oldukça büyük, hemen hemen tüm yerleşimler sahil boyunca konumlanmış ve tüm adayı tavaf etmek demek yaklaşık 80 km. Feribotun yanaştığı ve merkez olarak bilinen yerin adı Limenas. Burası için her ne kadar merkez densede aslında güzel plajlar ve eğlenceli gece hayatı adanın diğer tarafında, bu yüzden konaklama için Limenaria ve çevresi tercih edilebilir. Adayı gezmek için araç kesinlikle şart. Biz feribottan inince sol tafa merkeze doğru yürüdüğümüzde Mike’s Bike’ı keşfettik ve 3 günlüğüne 60 € vererek 150 CC lik bir scooter kiraladık. Ne yazıkki Mike’ın motorları pek de konforlu ve bakımlı değildi. Motor kiralamayı düşünenler feribottan inince sağa doğru yürüsünler SYM’in gıcır gıcır motorlarını kiralamak mümkün. Ayrıca Limenaria’da da bir moto rental var. Yok biz otobüsle gezicez diyen varsa adayı 3 gez dolandık hiç denk gelmedik söyliyelim 🙂
Konaklamayı Booking.com’dan ayarladığımız Limeraia’daki Arsinoi Stonehouses gerçekleştirdik. Buradaki taş evler müstakil taş ve hiç bir evin bir diğerini rahatsız etmeyecek şekilde konumlandığını bir düzende. Etraf zeytin ağaçları ile dolu. Evin önünde keyif yapacak şekilde masa sandalyeler var, içeride ise şömine yani bir kış kaçamağına da uygun. Taşevlerin sahibi Anna ailesi ile birlikte yaz kış burada yaşıyormuş. Evde ihtiyaç duyabileceğiniz herşey var öyle ki Anna plaj şemsiyesi ve çoğu küçük çakıl olan plajlar için mat bile koymuş. Biz burayı öyle çok sevdik ki kahvaltımızı ve hatta akşam yemeğimizi kendimiz hazırlayıp, evin denizi gören keyifli bahçesinde yemeyi tercih ettik. Yalnız Anna Booking.com’a sadece 1 evini veriyormuş, o yüzden de yer bulmak için sitesinden iletişime geçebilirsiniz. Bu arada bize ayrılırken kendi üzümlerinden üretikleri uzo ve ev yapımı incir reçeli hediye ettiğini söylemeden geçmek istemedim.
Thassos adasına gelince , ne yazık ki daha önce ziyaret ettiğimiz Yunan adları gibi cenneti vaat etmiyor, ama yine deniz, kum güneş için her türlü alternatifi sunan plajları var:
Adanın batı kısmı genellikle kayalık , ara ara küçük kum plajlar var, oldukça sakin ve hatta ıssız, hani kimsecikler olmasın diyenler varsa buralar tam istediğiniz gibi olabilir.
Alyki adanın güneydoğusundaki bir yarımada, sağ taraftaki koy oldukça kalabalık ve popülerken sol tarafki koya iniş daha güç olduğundan olsa gerek oldukça sakin görünüyor. Biz de tabiki sakinliği tercih ediyoruz. Plaj tarafında değil ama yolun hemen üstünde koyun manzarasına bakan Archodissa Restaurant keyifli bir öğlen yemeği için ideal. 2 kişilik beyaz şarapta marine midye + kalamar + karagöz + roka salatadan oluşan menüye 44 € ödüyoruz, kahve ve meyve / tatlı ise müessesenin ikramı 🙂
Paradise plajı: Adanın en popüler plajlarından biri, exotic güzelliği ve etrafını saran orman nedeyiyle bu adı aldığı söyleniyor. Geniş bir kumsala sahip plajın denizi ise gidikçe sığ kalanlardan. Plajda sezlong ve şemsiye kiralamak mümkün, voleybol oynamak için saha, yemek yemek için tavernler var. ÖZellikle çocuklu ailelerin tercihi olabilir.
Livadi plajı: Adanın kuzey doğusunda Archangel Michael manastırın hemen altında yer alan ve yüksek dağlarla çevrili çakıl kum karışık, şemsiye , sezlong imkanı olan bir plaj. Arsanas ise Livadi’nin hemen yanındaki araçla gidenler için park sorunu olabilecek , bizim için ise sessiz ve sakinliği ile tercih edilebilecek bir plaj. Sezlong ve şemsiye var, ayrıca bir de mini cafe bulunuyor.
Golden plajı: Skala Panagia olarak da bilinen ve resortların çokça bulunduğu adanın en uzun plajına sahip plaj. Ben bu sıcakta fazla gezmem , bir resorta yerleşir takılırım diyenler için doğru yer olabilir. Tabi resort dediysem öyle Belek , Kemer filan gibi düşünmeyin…
Tripiti plajı: Adanın güney batısında adının denizle limanın buluştuğu noktadaki geçitten alan plajın çakıl -kum karışık bir sahili var. Konaklmak için otellerin olduğu plajda , kaliteli restaurantlar da bulunuyor. Adadaki en iyi midyeyi buaradki Meltemi Restaurant’ta yediğimizi söyleyebilirim. Hamsi + midye + patetes + biradan oluşan menü 36 €, yine tatlı meyve ve kahvemiz ikram. Ayrıca burada yemek yediğinizde sezlong ve şemsiyeiçin ödediğiniz 10 €’yu hesaptan düşüyor lar oluyor 26 €
Giola adadaki en ilginç olabilecek yerlerden biri, doğal kayalık bir havuz. Poto’dan Astris yönüne giderken küçük bir tabelada Giola yazısı görünüyor. Buradan sapıldığında bozuk bir toprak yoldan devam ediliyor, zaman zaman kum olan bu yol motorlar için tehlikeli olabilir. Belli bir yerden sonra yürüyebilir ya da jeeple getir götür yapan bir adam var onu bekleyebilirsiniz. Doğal havuzun kayalıklardaki en yüksek noktası 8 metreyi buluyormuş. Cesaret edip atlayanlar var. Tavsiyem erken saatlerde gidin hem kalabalık olmaz hem de sıcaktan bunalmazsınız, yürüme kısmı biraz sıkıntı verebilir. Bir de yürüşe uygun bir şeyler olsun ayağınızda , parmak arası ile gitmeyin 🙂
Yüz yüz nereye kadar diyenler için Potamia Köyü ve Panagia Köyü görülecek yerler arasına alınmalı:
Potamia 1200 nüfulu geçimini turizm, tarım, hayvancılık ve balıkçılıktan sağlayan bir köy. Adınını köyün içinden deakıp giden nehirden alıyor. Köy dağın eteklerine kurulumuş, gezerken biraz yamaç çıkmak gerekiyor ama üşenmeyin, daracık sokaklarında gezinin. Merkezinde yemek için bir çok şeçenek var , ayrıca bir sürü hediyelik eşya dükkanı da bulunuyor. Yememğin üstüne Yunan Kahvesinin de köyün meydanındaki mavi – beyaz kahvehane’de içmeyi unutmayın. Frappe’de olabilir tabii.
300 metre yükseklikteki Panagia ise 1821’deki Yunan devriminden önce adanın başkentiymiş. Şu anda 900 nüfuslu olan köyde bir zamanlar bakires denen para darpedilirmiş. Evlerin dokusu , su kanalları ve daracık sokaklar ile Panagia oldukça etkileyici. Ayrıca olurda Şubatta giderseniz , Karnaval burada da kutlanıyormuş.
Gece hayatının dibi ise adanın güneyindeki Potos‘ta. Burada mekanların müzikleri birbiriyle karışıyor ve de yarışıyor adeta. Şanslı iseniz DJ gecelerinden birine denk gelebilirsiniz. Sağda solda asılı afişlere dikkat edin, eğlencelere ilişkin bilgiler genelde bu afişlerde oluyor. Biz Thassos merkezde hiç gece geçirmedik ama orada da canlı müzik ve taverna gecelerinin olduğunu afişlerden tahmin ediyorum…
Dönüş yolunda da İskeçe’yi tercih ettik, feribottan inince iki kez halk otobüsüyle indi bindi yaparak hiç sıkıntı çekmeden İskeçe’ye vardık. Süre aşağı yukarı 50-55 dk idi. Taxi ile de 40 dk sürmüştü. Beni asıl şarşırtan ise İskeçe’nin kendisi oldu. Otobüsümüzün kalma saatine epeyce vakit olduğundan şehri biraz gezelim dedik. İskeçe geceleri Alaçatı gecelerine taş çıkartır vaziyette. Meydanı ise çoluk çoçuk ailelerle dolu. Nüfusun yarısı Türk asıllı. Birine soru sormak isterseniz İnglizce değil Türkçe deneyin daha hızlı cevap alıyorsunuz … İskeçe’ye ayrıca bir ziyaret yapmamız gerekecek 😉