14 TEMMUZ 2013 Pazar
İstanbul Sabiha Gökçen’den Atlasjet ile Dalaman’a uçup, Havaş ile Marmaris’e vardık. Feribot iskelesine ulaşmak için ise Taksi ile 5 dklık bir yolculuk yapmamız gerekti.
Dodekanisos Seaway ile kişi başı 25 € + 12 € liman vergisi ödeyerek (biletler online olarak alındı fakat liman vergisi limanda nakit ödeniyor) yaklaşık bir saat sonra Marmaris’ten Rodos’a ulaştık. Otelimiz Rodos merkezden 7 km uzaklıktaki IALYSSOS‘ta idi. Taksiye 12€ ödeyerek yeşillikler ve yasemin kokuları içerisindeki Vivian Studios‘a vardık. Vivian 20’lerinde genç ve çok hoş sohbetli bir kız. Konaklamamız boyunca Vivian ve annesi ile her karşılaştığımızda tatlı bir sohbetin içine daldık. Odamız temel ihtiyaçları karşılayan, mutfağı, balkonu olan ve tipik Yunan tarzı döşenmiş klimalı bir studio daireydi. Tek sorun tek-tük dolaşan sivrisinekler olup, Vivian bunun için hem odaya fişe takılan Raid’lerden bırakmış hem de yatağa bir cibinlik eklemişti.
Otele akşam saati varmamız ve aç olmamız nedeniyle Vivian’ın tavsiyesi üzerine 2 dk mesafedeki Filerimos Restaurant‘a gittik. Et yahni ve Yunan salatası leziz ve oldukça doyurucuydu. Üzerine Yunan kahve ve karpuz ikramı da cabası. İçeçek ve bahşiş ile beraber 30€’ya şiş bir karın ile ayrıldık restauranttan.
Yemeğin rehavetinin üzerimizden atmak üzere Ialyssos şehir merkezine yürüyüşe çıktık. Ialyssos sahiline inen yol üzerinde restaurant, kafe, barlar, mayodan, şişme deniz ürünlerine bir çok ürünün bulunabileceği super marketler, rent a car, motorbike ve bike firmaları var. Sahil kesiminde ise büyük tesis otelleri ve isteyen herkesin ister şezlong kiralayarak ister havlusunu kumlara sererek güneş ve denizin tadını çıkarabileceği bir plaj bulunuyor. Ialysostaki görüntü Akdeniz sahillerinden oldukça tanıdıktı.
15 TEMMUZ 2013 Pazartesi
Güne marketten aldığımız Feta peyniri, Kalamata zeytinleri ve yumurta ile Vivian Studiodaki pembe çiçeklere boğulmuş şirin balkonumuzda başladık.
Studiomuz plaja 15 dklık yürüme mesafesinde olmasına rağmen tercihimizi 80CC lik bir motor kiralayıp (4 gün için sadece 50 € motor kirası + 20 € luk benzin parası ödedik) her gün adanın farklı koylarına gitmek üzere kullandık.
Tavsiye üzerine adanın diğer ucunda bulunan ve beyaz evleriyle Bodrum’u hatırlatan 45km uzaklıktaki Lindos‘a doğru yola çıktık. Lindos yolculuğunun uzunluğu ve güneşin tam tepede oluşu bizi ister istemez yol boyunca karşımıza çıkan plajlardan birinde mola vermeye itti ve motorun yönünü Stegna’ya çevirdik. Stegna’da biri küçük biri büyük olmak üzere iki plaj var. Plaj boyunca da her keseye uygun büfeden , balık restaurantına seçenekler. 6 € ya iki şezlong ve bir şemsiye kiralayıp önce deniz ve güneşin daha sonrada Yamas büfe – restaurantta tavuk Gyro’ların keyfini çıkardık. Gyro Yunanistanın heryerinde bulabileceğiniz tavuk, et ve domuz dönerin genel adı. Dürüm yerseniz fiyatlar 2-3 € civarında, tabakta yerseniz ise 5-7 €.
Lindos’a vardığımızda akşam olmak üzereydi. Lindos beyaz – mavi ev ve hediyelik eşya mağazalarının süslediği daracık sokaklardan ve teras restaurantlardan oluşmuş, Rodos’un olmazsa olmazı, araçla girilemeyen şirin bir beldesi. Sokakların zeminleri çakıl taşlarından motiflerle süslü. Kendinizin kaptırıp gezdiğiniz her sokak farklı bir güzelliğe açılıyor. Tepeye çıkınca ise Akropolis‘e varıp muhteşem manzaranın keyfini çıkarabiliyorsunuz. (Giriş 6 € Salı – Cuma 08:00 – 19:40 Ctesi – Ptesi 08:00 – 14:40 arası açık) Küçük bir mola vermek isteyenler Gelo Blu‘nun avlusunda kocaman bir topu 1,5 € olan leziz italyan dondurmalarının tadına bakıp, Free Wi-fi’yı sömürebilir 🙂
Karanlık basmadan motorumuza atlayıp otelin yolunun tuttuk, Lindos’un tepeden manzarası oldukça güzeldi. Çatı restaurantlardan birine gitmeyi çok istedim fakat o gün için midemiz dolu, tekrar motorla gelmek için ise 45 km oldukça yorucuydu.
16 TEMMUZ 2013 Salı
Bir gün öncesinde plajda uyuya kalmanın acısı bugün çıkmaya başladı, bu durumda yapılabilecek en iyi şey, plaj yerine Ialyssosun hemen arka tarafındaki Filerimos dağının tepesindeki Ialyssos antik şehrini ziyaret etmekti. Çamların arasından keyifli bir dağ yolculuğunun ardınandan tepeye vardık. Tepedeki büfenin solundan devam edildiğinde Dorik, Bizans ve ortaçağ kalıntılarının bulunduğu antik şehir ziyaret edilebilir. (Giriş ücreti 3 € Salı – Pazar 08:30 – 15:00.) Büfenin sağından ağaçlı ve tavuskuşlu (etrafta serbestçe dolanan gerçek tavus kuşlarından bahsediyorum) yolu takip ettiğinizde ise büyükçe bir haç çıkıyor karşınıza. Döner merdivenle yukarı çıkmak ve haçın sağ ve sol tarafından şehri kucaklamak mümkün. Bu arada Vivian’dan aldığım tüyo üzerine sadece buradaki büfede satılan 7 Ot (7 Herbs) likörünün tadına baktım, ama açıkçası satın alacak kadar beğenmedim.
Açlık bastırınca adanın güneyindeki Faliraki plajına doğru hareket ettik. 5 kmlik kumsala ve mavi bayraklı denize sahip sahil boyunca sezlong ve şemsiyeler kiralanabiliyor. Sahil şeridinin hemen arkasında yine bir çok restaurant ve bar var. Atıştırmak üzere girdiğimiz Cuba Lido Beach Rest & Barda dürüm Gyro istememize rağmen ısrarla tabakta getirip ona göre ücret kesen garson tarafından tüm itirazımıza rağmen ilk kazığımızı yedik.
Çoğunluk kumsallardan hoşlanıyor olabilir ama bizim tercihimiz kayalık ve iskelesi olan çakıl plajlardan yana, bu nedenle Faliraki Plajı yerine garsonun tavsiyesi üzerine yanyana bulunan Ladiko ve Antony Quinn plajlarına gitmeye karar veriyoruz.
Ladiko kayalıklar içerisinde küçücük bir koy, 15 -20 şezlongun atılabildiği düzlük beton bir alana sahip. Düzlükten denize acı çekmeden bir kerede atlanabiliyor, geri çıkmak için ise merdiven bulunuyor. Deniz de kayalık alanlar var bu da şnorkel için daha elverişli hale getirmiş koyu. Sonunda gün batmadan biraz önce ideal sıcaklıktaki suyun keyfini çıkartıyoruz.
Rodosta 3. günü de bitirdik ama hala Rodos merkezini görmeye gitmedik. Hem akşam yemeği yemek hem de şehir merkezini çevreleyen kale surlarının ardındakileri keşfetmek üzere yine motorumuzla yollardayız. Rodos antik şehrine girmek için sahil boyunca sıralanan geçitlerden birini kullanıyor ve sadece yayalara açık büyülü bir dünyaya açılıyoruz. Ben bir an için kendimi Game of Thrones setinde gibi hissettim. Kapalı çarşıyı andıran hediyelik eşya mağazalarından ve restaurantlardan gel gel yapanları duyunca rüyadan uyandım 🙂
Antik şehrin en etkileyeci kısmı çakıl taşları ile döşeli, dar uzun ve sizi sonunda nereye çıkartacağı heyecan yaratan Şövalyeler Caddesiydi.(Avenue of Knights) Şehirle ilgili detaylı bilgi almak isteyenler Arnauld kapısından girince sağda köşedeki Tourist Infodan harita ve bilgi alabilir ya da sadece kendini sokakların arasında kaybedebilir.
Adaların hepsinde azımsanmayacak oranda tatlı (özellikle nutellalı) / tuzlu krep ve sebzeli, etli, peynirli omlet yapan restaurantlar bulunuyor . Bizimde bu akşamki menüde Stergios Corner‘dan krep ve mantarlı omlet var. Lezzet fena değil ama ilgi ve alaka sadece sizi masaya oturtana kadar ne yazık ki. (Omlet + krep + 2 icecek = 16 €)
17 TEMMUZ 2013 Çarşamba
Yollarda hiç vakit kaybetmeden çok hoşumuza giden Ladika ve Antony Quinn Bay gittik bugün. Bu sefer hazırlıklıyız; kitaplarımız, şişme simidimiz, şnorkel ve su altı kameramızla gün boyu eğlence ve dinlencenin doruğunda bir gün geçiriyoruz.
İki koyun arasındaki Antony Quinn manzaralı tek büfede sandwiç, burger ve tabiki free wi-fi var. Tuna sandwic + cheeseburger + 2 icecek + cips e 12 € ödüyor, ve Türk sever sahibi tarafından daha sonra Yunan kahvesi içmeye davet ediliyoruz. Bu arada tanıdığım hiç bir Yunanlıdan kötü muamele görmediğimin altını çizmek istiyorum, herkes o kadar sıcak ve içten ki. Herkes biz aynıyız diyip duruyor.
Gece bu sefer biraz özenip, süslenip püslenip, Rodos eski şehre geçtik. Gözümüz mümkünse canlı Yunan müziği dinleyip, keyifli, romantik bir akşam yiyebileceğimiz bir restaurant araradı. Derken kendimizi Arionos Meydanındaki Romeo Garden‘ın önünde bulduk, kapıdaki garson bizi “Çanakkale içinde” türküsünü söyleyerek tavladı. İçeride çok fazla kuzey Avrupalı turist var ama biz aldırmıyor, bir yandan “telli telli turna” çalan gruba eşlik ediyor bir yandan da mezelerin tadını çıkarıyoruz. Kişi başı 25 € olan menü paketleri seçmeli olarak başlangıç, ana yemek, tatlı ve içecekten oluşuyordu. Tercihimizi Yunan salatası, karışık meze tabağı, sebze musakka (bizden çok farklı olarak güveçte beşamel soslu sebzeler geliyor ), soğanla haşlanmış midye ve baklavadan yana kullandık.
18 TEMMUZ 2013 Perşembe
Ladiko ve Antony Quinn koyunu çok sevdiğimizi söylemiş miydim 🙂 Evet bugün yine oradayız ama bu sefer değişiklik yapıp Antony Quinn tarafında takılıyoruz. Burası Ladiko’ya kıyasla daha büyükçe bir koy, küçük çakıl taşlarından bir kumsalı var, fakat deniz daha kayalık, hatta irice bir tanesine şezlonglar bile atılmış, biz hemen buraya yerleşiyoruz.
Koyun ismi, 1961 yılında “The Guns of Navarone” film çekimleri için Rodos’a gelip, adayı çok beğenen ve burada bir çiftlik satın alan Antony Quinn’e ithafen Yunanlılar tarafından verilmiş. Biz ise Antony Quinn’i daha çok 1964’te Giritte çekilen ve 3 dalda Oskar alan Zorba the Greek filminde Sirtaki eşliğinde bir Yunanlı gibi performans sergilerken hatırlıyoruz.
Akşam yine Rodos merkezdeyiz; bu sefer yeni şehir merkezinde. Burası mağazaların, bar ve restaurantların olduğu, kimi sokakların sadece yayalara açık olduğu, cıvıl cıvıl ve turist dolu bir yer. 10 € ya 2 içecek, 1 gyro ve 1 tavuk souvlaki (şiş) ile karnımızı doyuruyor, sokakların arasında dolaşıp havasını soluyor, pek club adamı olmadığımızdan sessiz sakin otelin yolunu tutuyoruz.
19 TEMMUZ 2013 Cuma
Rodos’taki son günümüz, kahvaltıda (aslında brunchda diyebiliriz) çıtır çıtır milföy kıvamındaki peynirli börekler var. Ardından valizleri hazırlayıp 14.00 civarında Vivian’a hoşçakal diyor ve yine kendisinden aldığımız otobüs bileti (2.40 €) ile Rodos merkeze geçiyoruz. Malum elde valiz gezilemeyeceğinden marinaya bakan ve dışarıda masaları olan restaurantlardan biri olan Port Du Monde‘yi seçip kurulduk. Bir yandan pizza, derken buzlu frappeler, elde kitap, erken bir Pazar keyfi yapıyoruz.
19:00 da Blue Star Ferries ile Simi’ye geçeceğiz. Yolculuk 1 saat 25 dakika ve 8,50 €. Bu arada feribotun ve seçilen koltuğun tipine göre fiyatlar değişiklik gösterebiliyor. Ayrı ayrı feribot sitelerini dolaşmak yerine tek adresten ferries.greeka.com dan biletler satın alınabilir.
Notlar:
Rodos’un güney tarafı turistik açıdan daha popüler, dolayısıyla yerleşim ve imkanlar kuzeye göre daha fazla. Kuzey çok rüzgar aldığı dolayısıyla deniz dalgalı olduğundan çok fazla tercih edilmiyormuş. Bu arada konakladığımız Ialyssos, adanın kuzey tarafındaydı.
Hediyelik olarak Yunan adalarının (sanıyorum daha çok Santorini) her boy resimleri, denizden çıkarılan her türlü minare, deniz yıldızı, sünger vb ürün, hatta bunlardan yapılmış orjinal takılar, uzo (rakının türevi Yunan içkisi), mastika (Sakızlı likör veya sakız reçeli), bodrum sandaletlerine benzer deri sandaletler, mavi taşlı gümüş takılardan alınabilir.