Norveç’in güneyinde yer alan ve ülkenin başkenti olan Oslo yeşillikler ve müzeler şehri. Yılın en sıcak ayı olan Temmuz ve Ağustos’ta bile maksimum hava sıcaklığı 26 derece. Bizim gibi Eylül ayında giderseniz gündüz 20’leri akşam ise 10 dereceleri görebilirsiniz. Polar ve yağmurluk mutlaka alınması gerekenler listesinde olmalı.
Oslo’da müze dışında yapılabilecekler oldukça kısıtlı. Tren istasyonun hemen solunda (sahil tarafında) şehrin modern çizgilerini taşıyan Opera House yer alıyor. Girişi ücretsiz olan bu mimarinin en tepesine çıkıldığında Oslo’ya şöyle ufaktan bir kuş bakışı bakmak mümkün. Dileyenler gidecekleri tarihte güzel bir gösterinin olup olmadığını buradan kontrol edebilir.
Oldukça küçük bir şehir merkezine sahip Oslo’nun tam kalbine gitmek isteyenler tren istasyonun karşısından Johans gate boyunca devam etmeli. Yol bitiminde dikkat çeken yerler arasında yuvarlak mimarisiyle Meclis Binası, anayasal monarşi ile yönetilen Norveç’in kraliyet sarayı ve tarih müzesi bulunuyor.
Norveç diyince aklına ne geliyor diye sorduğum arkadaşlarımın çoğu iki şeyle sınırlı kaldılar. İlginçtir ki 1.si el kremi 🙂 ki hiç bir yerde dikkatimi çekmedi, diğeri ise Nobel barış ödülü. İnsanlığa hizmet eden kişi ve kurumlara verilen bu ödüller hakkında fikir sahibi olmak isteyenler yine aynı bölgenin sahil tarafında yer alan Nobel Barış Merkezi‘ni pazartesi dışındaki günlerde 90 NOK’a (9.5 €) ziyarete edilebilir. Merkez ayrıca farklı dönemlerde farklı sergilere de ev sahipliği yapıyor.
Sahilde bir kahve molası vermek ya da elit bir restaurantta keyif bir öğlen veya akşam yemeği yemek isteyenler Aker köprüsü ile Oslo’ya bağlanan Tjuvholmen yarımadacığına uğramalı. Buradaki binalar uzaktan bakıldığında daha çok iş merkezi izlenimi yaratıyor, fakat yaklaştıkça yatlarla restaurantlara gelen insanların olduğu fancy bir muhitten ibaret gibi. Oldukça pahalı olan bu ülkede Oslo’lu gibi hissetmek isteyenler marinaya karşı yerleştirilmiş kıvrımlı banklardan birine oturup kahvesini veya karidesli sandviçini hüpletedebilir.
Oslo havalimanına adım attığımız andan beri en çok dikkatimizi çeken, şehrin her bir yanına yerleştirilmiş heykeller oldu. Nitekim bu heykeller sokaklar ve otellerle sınırlı kalmayıp, heykel parklara bile dönüşmüş.
Oslo’nun en çok ziyaret edilen yerlerinden biri olan Vigeland Heykel Parkı ismini heykeltraş Gustav Vigeland’tan alıyor. 200 den fazla bronz, granit ve demir heykel bulunan parkın en dikkat çeken eserleri; Kızgın Oğlan (Sinnataggen in Norwegian), Dikilitaş (Monolitten) ve Yaşam Çemberi (Livshjulet). Benim en çok dikkatimi çeken ise heykellerin yüzlerindeki inanılmaz duygu yüklü ifadeler oldu.
Henrik Ibsen’e ait Peer Gynt oyunundan ilham alan ve 20 eserin yer aldığı bir başka heykel park ise Peer Gynt.
Doyamadınız mı? Bir heykel park daha : Ekebergparken. Burası ise modern sanatın doğa ile buluştuğu ve Oslo’ya tepeden bakan yemyeşil bir park.
Heykelden sıkıldım birazda resimle iç içe olayım diyenler Çığlık tablosuyla tanınan ünlü ressam Edward Munch Müzesini ziyaret edebilir. Çocukluğunu ve yaşamının son dönemini Oslo’da geçiren Munch’ın eserlerinin yarısı bu müzede yer alıyormuş. Diğerleri dünyayı dolaşıyor herhalde 🙂
İskadinav korsan ve tüccarları olarak bilinen Vikinglerin Norveç tarihinde önemli bir yeri bulunuyor. 8 – 11 yüzyıllar arasında Norveç’te hüküm süren bir kavim olan Vikingler batıda Britanya, İzlanda, Grönland ve hatta Kuzey Amerika’ya kadar ulaşarak sömürgeler kurmuşlar. Vikingleri merak edenler Viking Gemi Müzesini listeye dahil edebilir.
İlgi çekebilecek diğer müzeler ise kutup keşiflerinde kullanılan dünyanın en meşhur kutup gemisi olan Flam’in Müzesi ve 1947 yılında Pasifik okyanusunu salla geçen Thor Heyerdahl’ın yolculuğunu anlatan Kon-tiki Müzesi olabilir.
Oslo’yu kışın ziyaret edenler için kayak, buz pateni, kızak gibi aktivitelerde yapılacaklar listesine eklenebilir. Şehir merkezinden çok fazla uzakta olmayan Oslo Kış Parkı 18 pisti ve 11 lift ile Aralık – Nisan döneminde hizmet veriyor. Buz pateni için şehir merkezindeki Spinkersuppa veya Majorstua’da bölgesindeki Frogner stadyumu kullanılabilir. Kızakla çocukluğuna dönmek isteyenler ise Korketrekkeren‘de 2km lik bir yolculukla 255 metre aşağıya kayabiliyorlar, üstüne üstlük tekrar yukarı çıkmak için yürümek yok, metro var 🙂
Ulaşım
Oslo havalimanından (Lufthavn) şehir merkezine (Sentrum) ulaşım tren ya da otobüs ile yapılabilir. İki çeşit tren var: NSB lokal olan kişi başı 90 NOK , burada dikkat edilmesi gereken via Oslo yazan NSB trenlerinden birine denk getirmek, max 30 dk beklemek gerekebilir. Diğeri ise FLY 10 dakikada bir var ve fiyatı iki misli. Tercih sizin, merkez her ikisi ile de yaklaşık yarım saat sürüyor.
Fakat gece 01.00 ile 05.00 arasında tek seçenek taksi ve çooook pahalı. Biz gece yarısı vardığımız için havaalanına 2 km mesafedeki Gardermoen Airport oteli seçmiştik, taksiye 289 NOK (31 €) ödemek durumunda kaldık.
Şehir içi ulaşıma gelince, 30 müzeye ücretsiz giriş sağlayan Oslo Pass almayı düşünürseniz, kamuya ait araçlarla ulaşım ücretsiz. Bana göre bir çok yere yürüyerek gitmek mümkün.
Hop on Hop Off otobüs ve alternatif olarak Mini Cruise Hop on Hop Off botları tercih edilebilir. Ayrıca dileyen 2, 3.5, 7 saat vb. seçenekleri ile fiyord gezisi de içerebilen cruise turları satın alabilir.
Ne yesek?
Tabiki deniz ürünleri tabiki somon. Norveç te Türkiye’ye kıyasla yiyebileceğiniz en fiyatı makul şey olabilir. Geyik eti, biraz yoğun bir tadı olmakla beraber etsever Türk milletinin damağına uygun diye düşünüyorum. (Ekmek arası geyik sandviç 100 NOK) Öğlenleri sandviç çok popüler, büfe ve marketlerden alınabilir.
Bizim gibi şanslı iseniz Norveç’in en büyük yemek festivallerinden biri olan Matstreif’e denk gelebilir ve Norveç’e özgü tatlı – tuzlu bir çok yiyeceği tadabilir, beğendiyseniz satın alabilirsiniz.
Hediyelikler
– Dikkat geyik çıkabilir işaretli tshirtler
– Viking temalı magnet, bardak, hatta Viking şapkası
– Çiğ / füme somon
– Norse mitolojisinde ve İskadinav folklöründe doğa üstü varlıklar olarak biline Troll bibloları.