Almanya’nın en ılıman iklimine sahip olduğu söylenen -dürüst olmak gerekirse biz kara denk geldik ve oldukça soğuktu- ve ülkenin güney batısında yer alan Freiburg’a havayolu ile ulaşımın en kolay yolu İsviçre – Basel’e uçmak ve havaalanından çıkarken Almanya tabelalarını takip etmek olacaktır. Havalimanından Freiburg’a giden otobüsler hakkında buradan bilgi alabilirsiniz. Büyük ihtimalle bizim aksimize sadece Freiburg’a özel bir gezi planlamıyorsunuzdur. Eğer rotalarınızdan birinde Colmar, Mulhouse veya Basel varsa planlarınıza bir gün daha ekleyerek Freiburg’a da uğramanızı tavsiye ederim.
Freiburg oldukça küçük ve sevimli bir öğrenci şehri. Almanya’nın en eski 5. üniversitesi burada bulunuyor. Ağırlıklı olara beşeri, sosyal ve doğa bilimlerinin okutulduğu üniversite dünyanın dört bir yanından da öğrenciye ev sahipliği yapıyormuş, yabancı öğrencilerin oranı %16 civarındaymış.
Turumuza eski şehrin üç bir yanında yer alan geçitlerden en eski ve etkileyici olanı Martinstor kapısından başlıyoruz. Saat kulesini andıran ve 13 yüzyılda yapımına başlanan geçitin hemen altında Mc Donalds olması oldukça yazık olmuş.
Üç kapıdan ikincisi Schwabentor ise bir çatının üstünde yine kule formunda olup, bünyesinde bölgenin tarihini anlatan bir diyaroma müzesi bulunduyor. Kuleden çok bina formunda olan Breichertor kapısı ise, Rempartstraße ve Gartenstraße sokaklarının kesiştiği yerde yer alıyor ve kültür merkezi olarak kullanılıyor.
Freiburg’ta ilk uğranacak duraklardan biri, eski şehrin kalbi olan Münster katedrali. Aynı isimli meydanda 116 metrelik kulesiyle göğe uzananan katedral eşsiz bir Freiburg manzarası sunuyor. Münster meydanı ise katedrale ek olarak, koyu kırmızı cephesi ve renkli kaplamaları ile dikkat çeken tarihi alışveriş merkezine, şu anda şehir tarihi müzesi olan Haus Zum Schönen Eck evine ve hafta sonları açık sebze – meyve pazarcılarına ev sahipliği yapıyor.
Augustinerplatz meydanı Münster’den sonra en popüler 2.meydan. Özellikle yaz aylarında Roma’daki İspanyol merdivenlerini aratmayacak bir kalabalık, merdivenlerde ve Arnavut kaldırımı diye bilinen taşlarla döşeli zeminde keyifle birasını yudumluyormuş.
Biraz daha sessizlik ve huzur arayanlar ise Adelhauser-Platz meydanını tercih etmeli.
Eski şehrin sokaklarında dolaşırken zaman zaman su kanallarına denk geliyoruz, çok önceleri endüstriyel ve kanalizasyon amacıyla kullanıldığı düşünülen kanallar bugün çocuklar için birer oyun alanına dönüşmüş. Kanallarla ilgili şöyle bir rivayet söz konusu; olurda ayağınızı yanlışlıkla kanala düşürürseniz bu Freiburg’a son gelişiniz olmazmış. Bu arada yürürken çakıl taşı zemine dikkat edin, genellikle dükkanların tam kapı girişlerinde sattıkları ürünün bir sembolü ya da dükkanı adını yazan işaretler bulunuyor, fırınların önünde pretzel şekli gibi…
Soluklanmak ve soğuk bir Freiburg birası içmek üzere Hausbraurei Feierling mola veriyoruz. İki katlı, modern ve yüksek camları olan mekanın , yazın açılan bir de bahçesi bulunuyor, burada Freiburg ‘a özel üretilen biraları tadımlamak, bir şeyler atıştırmak mümkün.
Şehri yukarıdan görmek üzere Schlossberg (kale) tepesine çıkıyoruz. 456 metre yüksekliğindeki tepe aynı zamanda Swarzwald olarak bilinen meşhur Kara Orman’ın bir parçası. Bilmeyenler için Baden-Wüttemberg eyaletindeki 160 km uzunluk ve 60 km genişliğe sahip ağaçlık dağ bölgesine Schwarzwald olarak isimlendiriliyor. Schlossberg tepesinde kaleye ait kalıntıları ve hava güzel ise muhteşem Freiburg manzarasını görebilirsiniz.
Aile ziyareti sebebiyle konaklama ve maliyetler hakkında çok fazla bilgi veremiyorum, ama ziyaretin artılardan biri kesinlikle 40 kmlik bir araba yolculuğu sonrası vardığımız Europapark oldu. Burası Disneyland tadında hem eğlence hem tema parklarını içeren oldukça kapsamlı bir kompleks. Avrupa denmesinin altında yatan neden ise tabiki Avrupanın çeşitli şehirlerinden ilham alınarak dizayn edilmiş otel ve restaurantları. Biz tercihimizi açık büfe İtalyan lezzetlerini sunan Pizzeria Venezia’dan yana kullandık ve oldukça keyif aldık. Çoluk çocuk gezmeyi düşünenler listesine Europapark’ı da dahil etsin derim.